ADNAN AVCI
Suriye taraflarında Rumlarla yapılan bir savaşta akşam olmuş, Müslümanlar harb sahasındaki şehidlerini almış, küçük bir istirahat devresine geçilmiştir. Sıcak kumların üzerine sofralar serilir, açlıktan takatsiz düşmüş mücâhidler, kuru ekmekle hurmalarından yemeye başlarlar. Ancak kumandan olan Hâlid bin Velid’in (ra) sofrasında yumuşak ekmek ve soğuk su vardır.
Hz. Hâlid (ra), hayretle sorar: “Bu ekmekler nasıl olup da böyle yumuşak kalmış? Deve sırtında güneş nasıl kurutmamış? Şöyle cevab verirler: “Biz bu ekmekle suyu eştiğimiz kum çukurlarındaki nemli zeminde muhâfaza ettik. Bu sebeple ekmeğimiz yumuşak ve suyumuz da soğuk.”
“Askerlerim de böyle ekmek mi yiyor, böyle su mu içiyor?” “Hayır, onlarınki deve üzerinde kurumuş ve ısınmış su!” Kumandan Hz. Hâlid (ra) birden hiddetlenir:
“Kaldırın bu yumuşak ekmekle soğuk suyu! Bana askerlerimin yediği kuru ekmekle, içtiği suyu getirin. Savaşta birlik olup da yemekte ayrılan kumandanlardan olmaktan Allah’a sığınırım. Bizim örnek aldığımız zâtlar böyle olmadılar. Biz de olmayacağız.”