İBRAHİM FAİK BAYAV
Arapça olan Kur’an’ın İsra Suresi’nin ayeti Türkçeye çevrilmiş, şu cümle oluşturulmuş: Peygamberlerini aralarından çıkaran kavimleri böylece helak etmek, senden evvel gönderdiğimiz peygamberler için de cari olan kanunumuzdur.
Peki çeviren ne anlamış ki anlatmaya çalışmış?
Mutlaka bir şey anlamıştır. Ama anladığını anlatmayı becerememiş.
Oluşturulan cümleden bir şey anlamak istersek;
Aralarından peygamber çıkarılan kavimlere (toplumlara) helak olma hükmü mü verilmiş acaba? -Halbuki helak sebebi oluşmadan helak oluşmaz-.
Yoksa, Hz. Muhammed’e kadar gelmiş bütün peygamberlerin görevleri arasından çıktığı kavimlere helak olacakları hükmünü bildirmek mi imiş? -Halbuki bir peygamber, topluma uygun davranışlarda bulunulsun diye gönderilir-.
Ne kadar tuhaf!..
Çeviride ”peygamberler için de cari kanunumuzdur” cümlesi kurulmuş. Bu cümlede Allah’ın kanunundan bahsedildiği belli… verilmek istenen mesaj belli değil.
Bu ayet, bundan önceki ayet dikkate alınmadan anlaşırlık kazanmaz. Öyleyse dikkate alalım: Seni o yerden sürüp çıkarmak için neredeyse seni sıkıştıracaklardı. Bunu yapabilselerdi, senin ardından orada pek az kalabilirlerdi (İsra 76. Diyanet’in yeni meali).
Demek ki bir topluma peygamber gönderilmesi Allah’ın kanunu imiş. Ama helakın cari olabilmesi için, o toplumun peygamberi reddetmesi, ona eziyet vermesi, onu yurdundan çıkarması gerekir imiş.
Peygamber, yanlışlar içindeki bir topluma yanlış davranışların kötü sonuç getireceğini bildirir. Yanlışlardan çekilenlere de ileride güzel bir yaşamın oluşacağı müjdesini verir. Peygamberin toplumdan çıkarılması, yanlışta ısrar edilecek anlamını verir ki, işte o zaman o toplumun hayatiyeti bitecek demektir.
Buna Kur’an’dan örnek bulunur ve günümüze o örnek penceresinden bakılabilir.
Mesela; Hz. Şuayb uyanıklık edenlerin terazi hilelerine karşı gelmiş, terazilerini doğru tutmalarını istemiş. Etkili kişilerden adaletli olmalarını istemiş. Hatalı davranışların toplumda fesad oluşturacağı uyarısını yapmış. Ve demiş ki; vazgeçmeyeceğiniz hileli alışveriş helaket getirir. Hz. Şuayb’a sert tavır göstermişler uyanıklar; onu, kendilerinin malları üzerindeki hakimiyetini kırmakla suçlamışlar. Hz. Şuayb’ı aralarından kovmuşlar. Sonra?.. Sonra tepelerinden dökülenlerle yerle bir olmuş zalimler toplumu..
Mesela; Hz. Lut, peygamber olmuş içinde bulunduğu topluma. Toplumu, çocuklarla ve hayvanlarla cinsel ilişki kuracak kadar ahlaksız ve iğrenç yaşantısından vaz geçirmeye çalışmış. Onları, iğrenç yaşamdan vaz geçmezlerse felaket ve helaket gelmesiyle uyarmış. Anlamamışlar. Üstelik alaya alıp onu toplumdan çıkmaya zorlamışlar. O da çıkmış. Sonra?.. Tepelerinden sağanak gibi dökülenlerle alt-üst olmuşlar zalimler. O toplumda ne bir canlı ne bir yapı kalmamış.
Peygamber, kötü davranışların sonucunu görüp uyaran kişidir. Oluşacak kötü akıbetten haber verir. Uyarıcıyı reddeden toplunun akıbeti ise fecaattır.