Hicret Mucizeler Eşliğinde Gerçekleşmiştir

ADNAN AVCI Peygamber Efendimiz’in (asm) hicret hadisesi pek çok mucizeler eşliğinde gerçekleşmiştir… Hicret yeri Medine, hicretten önce Peygamberimiz’e (asm) gaybî olarak gösterildi Buhâri, Hz. Aişe´den (ra) şu haberi nakletmiştir: “Peygamberimiz (asm), Müslümanlara “Sizin hicret edeceğiniz yer bana gösterildi. Orası, toprağı tuzlu ve hurmalık bir yerdir.” buyurdu. Peygamberimizin bu sözünden sonra Medine´ye hicret başladı. Derken Ebu Bekir de hicrete hazırlandı. Peygamber Efendimiz (asm) ona; “Ağır ol bakalım! Yakında bana da hicret izni çıkacağını ummaktayım.” buyurdu.” Müşriklerin aldıkları öldürme kararı, Peygamberimiz’e (asm) bildirildi Beyhakî, îbni Abbas´tan (ra) rivayet eder: “Kureyş ileri gelenleri, Darün-Nedve denilen yerde toplandı. Peygamberimiz’in (asm) öldürülmesi kararında ittifaka vardı. Cibril gelip durumu Hz. Peygamber’e (asm) haber verdi. O gece şimdiye kadar yatmakta olduğu yatağında yatmamasını emretti. Peygamber Efendimiz’e (asm) Mekke´yi terk etmesi hususunda izin verdi.” Peygamberimiz (asm) bir avuç toprağı yüzlerine serperek, iki yüz kadar katilin arasından görünmeden çıkıp gitti Bu hususta îbni Sa´d´in de (ra) bir haberi var: İbni Abbas (ra), Ali (ra), Aişe (ra), Süraka bin Caşüm (ra) ve Aişe binti Kudame´den (ra)… Şöyle demişler: “Peygamber Efendimiz hicret etmek için evinden çıktığı zaman, kiralık adamlar kapının önünde oturuyorlardı. Yerden bir avuç toprak alıp onların başlarına saçtı ve bu sırada Yasin suresinin baş tarafındaki ayetleri okudu. Sonra yoluna devam etti. Birisi kapının önünde bekleyenlere: “Burada niçin bekleşiyorsunuz?” dedi. Onlar da: “Muhammed´in çıkmasını bekliyoruz.” Dediler. O da: “Vallahi Muhammed çoktan çıkıp yanınızdan geçerek gitti.” dedi. Adamlar; “Vallahi biz görmedik.” dediler. Bu sırada her biri başlarındaki toprağı silkelemekle meşgul idi. Resulullah ise çoktan gitmişti…” Allah (cc) bir örümcek ağıyla, müşriklerden Resulünü gizledi “..Yanında Ebu Bekir de bulunduğu halde Sevr Dağı’ndaki mağaraya girdiler. Onlar içeri girdikten sonra hemen bir örümcek, ağını üst üste örüp mağaranın ağzını kapattı. Kureyş, çok sıkı bir arama yapıyordu. Nihayet mağaranın kapısı önüne kadar geldiler. İçlerinden bazısı dedi ki: “Vallahi mağaranın kapısına örümcek ağını öyle bir örmüş ki; bu örümcek, Muhammed doğmadan burada imiş.” Onun bu sözü üzerine hepsi orayı terk etti.” Mağaranın kapısında bir ağaç bitti ve güvercinler yuva yaptı İbni Sad, îbni Merduye, Beyhakî ve Ebu Nuaym; Ebu Mus´ab el-Mekki´den şöyle rivayet ederler: “Ben Enes bin Malik´e, Zeyd bin Erkam´a, Mugira bin Şube´ye yetiştim ve onların şu şekilde konuştuklarını duydum: “Peygamberimiz ve arkadaşı mağarada saklanırken, Allah´ın emriyle mağaranın kapısında bir ağaç bitmiş ve onları örtmüş. Yine Allah’ın emriyle örümcek ağını örmüş ve onları gizlemiş. Yine Allah´ın emriyle iki vahşi güvercin gelip mağaranın ağzında durmuş. Kureyş gençleri de aramayı şiddetle sürdürüp bütün silahlarını kuşanmış vaziyette mağaranın yakınına kadar gelmişler; o kadar ki mağaraya kırk adım yaklaştıklarında içlerinden birini, mağaraya girip kontrol etmesi için göndermişler. Bu genç, mağaranın kapısına geldiğinde içeri girmeden dönmüş. İlerideki arkadaşları: “Niçin içeri girmeden dönüyorsun?” diyerek ona bağırmışlar. O da şu karşılığı vermiş: “Mağaranın ağzında iki güvercin bulunmakta, eğer içeride kimse olsaydı, bunlar burada bulunmazdı.” Hz. Peygamber, onların bu konuşmalarını duymuş. Demek ki Allah (cc) bizi bu iki güvercin sayesinde düşmanlardan gizledi ve onları def etti, diye düşünüp hamdetmiş. Ayrıca bu güvercinler için hayır duada bulunmuş. Onlar da ehlileşip Harem´e uçmuşlar; biri dişi biri de erkek olduğu için orada yumurtlayıp üremişler.” Peygamberimiz’in (asm) duasıyla, Hz. Ebu Bekir’in (ra) içindeki telaş ve tasa yok oldu Müşrikler, Efendimiz’in (asm) ve Hz. Ebu Bekir’in (ra) hicret esnasında bulundukları mağaraya –biri eğilip de bir bakıverse onları görecek kadar- yakınlaşmışlardı. Hz. Ebu Bekir, Peygamberimiz’e (asm) zarar verecekler endişesiyle çok telaş ve üzüntüye düştü. Allah Resulü: “Üzülme! Allah (cc) bizimle beraberdir” dedi. “İki kişinin üçüncüsü Allah (cc) olursa, sen akıbetin ne olacağını zannediyorsun; yakalanacağımızı mı sanırsın?” buyurdu ve Hz. Ebu Bekir iç ferahlığına kavuştu. Beyhakî, îbni Şihab (ra) ile Urve bin Zübeyr´den (ra) şu haberi nakletmiştir: “Kureyş, atlarına ve develerine binerek her tarafı şiddetle kontrol edip Peygamberimiz’i arıyordu. Her tarafa haber salıp Peygamberimiz’in ve Ebu Bekr’in dirisini veya ölüsünü getirenlere yüz deve vaadediyordu. Bir ara Sevr Dağı’nın mağarasının kapısına kadar geldiler. Mağaranın üst tarafına da çıktılar. Konuşmalarını Peygamber Efendimiz (asm) ve Ebu Bekir duyuyordu, Bu sırada Ebu Bekir korkuya kapıldı. Varlığını büyük bir korku ve tasa kapladı. İşte bu sırada Peygamber (asm) kendisine: “Korkma! Allah (cc) bizimle beraberdir!” buyurdu. Ayrıca Peygamber Efendimiz (asm) dua buyurdular da bunun üzerine Allah´tan büyük bir sekine indi, korku ve tasası zail oldu.” Müşriklerden biri, mağaranın kapısına bakıyor olduğu halde melekler Peygamberimiz’i (asm) ve Hz. Ebu Bekir’i ona göstermedi Ebu Nuaym, Esma binti Ebu Bekir´den (ra) nakletmiştir: “Ebu Bekr; mağaranın kapısına doğru dönmüş bir adam görür: “Ya Resulullah! Bu adam bizi görecek” der ve endişe eder. Resulullah da (asm) şu karşılığı verir: “Asla! Şu anda melekler onun gözünü kör etmiştir.” Çok geçmez, adam bulunduğu yere küçük abdestini yapmak için oturur, Peygamberimiz de (asm) bunun üzerine der ki: “Gördün mü ya Eba Bekir, eğer bu adam bizi görüyor olsa idi, bize karşı bu şekilde yapmazdı.” İz süren Süraka’nın atı Peygamberimiz’in (asm) duasıyla kumlara saplandı, yine Peygamberimiz’in (asm) duasıyla kurtuldu ve Süraka (ra) Müslüman oldu Buhari, Süraka’dan (ra) şöyle rivayet eder: “Ben Peygamberi ve arkadaşını bulmak üzere peşlerine takıldım. Onlara yaklaştığım zaman atım tökezledi ve ben kendimi yerde buldum. Kalkıp tekrar bindim, bu sırada Resulullah’ın Kur´an okumakta olduğunu duydum. Hiç dönüp de bakmıyordu. Ebu Bekir ise sık sık geri bakıyordu. Derken atım bir kere daha tökezledi ve ben yere yuvarlandım. Baktım, atımın ön ayakları iyice kuma gömülmüş. Ayaklarını çıkarmaya çalışıyor; fakat çıkaramıyor. Nihayet doğrulabildi. Dizlerinden direklenen duman, sanki ta semalara yükseliyordu. Ben peygambere nida edip eman istedim. Onlar durup beklediler. (Ben atıma atlayarak onlara yaklaştım ve ondan eman aldım.) Çünkü başıma gelenlerden anlamıştım ki, ben asla onlara bir şey yapamayacağım ve Resulullah’ın davası, pek yakında iyice ortaya çıkacak ve kuvvetlenecektir.” Peygamberimiz (asm) hicretinde, zayıflıktan yürüyemeyen bir koyunu mesh etti ve ondan herkes kanıncaya kadar süt içti. Koyun kıtlık zamanında dahi her gün süt vermeye devam etti Begavi, îbni Şahin, îbni Seken, îbni Mende, Taberânî, sahihtir kaydıyla Hakim, Beyhaki ve Ebu Nuaym; Hizam bin Hişam´dan (ra) şöyle nakleder: “Peygamberimiz (asm) hicret maksadı ile Mekke´den çıktığı zaman yanında Ebu Bekir ve Ebu Bekr’in azatlısı Amir bin Füheyre de vardı. Yol kılavuzları ise Abdullah bin Uraykıd idi. Bunlar yolda giderlerken Ümmü Mabed´in çadırı önüne geldiler. Ümmü Mabed, kahraman bir kadındı. Çadırının yanı başında nöbet tutar, gerektiğinde de yedirir içirirdi. Peygamberimiz (asm) kendisinden bir miktar et ve hurma satın almak istedi. O sırada onun yanında bunlar yoktu. Peygamberimiz (asm), çadırın kenarında bağlı bulunan bir dişi kuzu görür ve “Bu nedir, ey Ümmü Mabed?” der. O da: “Bu zayıflığından dolayı yayılmaya gidemeyen bir kuzudur.” der. Peygamberimiz (asm) “Onu sağmama izin verir misin?” diye sorar. O da “Eğer onda sağılacak süt görüyorsan sağ!” der. Peygamberimiz (asm) bu kuzunun getirilmesini söyler. Getirirler ve kendi eli ile onu sağar. Mübarek eliyle göğsünü mesh eder ve besmele çeker. Bu kuzusu hakkında Ümmü Mabed´e de hayır ve bereketler niyaz eder. Kuzu iki bacaklarını ayırır ve sütünü verir. Peygamberimiz (asm) derhal kendisine on kişilik bir süt kabı verilmesini ister. Kap getirilir ve doluncaya kadar ona süt sağar. Önce Ümmü Mabed´e verir o da kanıncaya kadar içer; sonra ashabına verir, onlar da kanıncaya kadar içerler. Bu sütten en son içen Peygamberimiz (asm) olmuştur. Sonra sırayla tekrar içerler ve kaptaki sütü bitirirler. Daha sonra Peygamber Efendimiz (asm), bu kap doluncaya kadar ikinci defa kuzuyu sağar. Bu sefer sütü, Ümmü Mabed´e mübarek kudümünün bereket bakiyyesi olarak bırakır. İçtikleri sütün de bedelini ödeyerek oradan ayrılırlar.” îbni Sa´d ve Ebu Nuaym, Hizam bin Hişam´dan, o da babası vasıtasıyla Ümmü Mabed´den (ra) nakleder: “Peygamber Efendimiz’in mübarek eliyle göğsünü mesh ettiği kuzu Hz. Ömer zamanındaki kıtlık zamanında da yanımızda idi. Ortalık kurumuştu. Hiç bir yerde az veya çok hayvan yiyeceği diye bir şey yoktu. Fakat bu mübarek kuzu, her günün sabahında ve akşamında süt vermeye devam etti.
Benzer Videolar